20 Haziran 2008 Cuma
Acilen Tatile
Bloga ara verdiğim sanırım belli oluyor.Yine yazlıktayım ve bir süre dönmeyi hiç düşünmüyorum.Yazlığın int.Cafesinden yazma imkanım oldukça yazıcam.Burası sıcak ama deniz bu sezon süper.Keyifli başladı tatil umarım keyifli devam eder.Bu arada Almanlar Portekizleri evine yolladı.Hollandanın morallari Boulahrouz'un kızı yüzünden bozuldu.Hırvatistan Türkiye maçı bugün.Guus Hiddink'in öğrencileri Hollanda karşısında ne yapıcak acaba.Guus Hiddink kendi ülkesinin takımına karşı mücadele edecek.Ruslar buraya kadar geldiler ama Hollandayı geçmeleri mucize olur.Tek avantajları morallari daha yüksek.Neyse efendim ara sıra yazı atmaya çalışacağım.Sağlıcaklı ve şen kalın...
15 Haziran 2008 Pazar
Çek'tik,Kopardık,Aldık : Türkiye 3:2 Çek Cumhuriyeti
Tur umuduyla çıkmıştık sahaya.Ama Çek'ler öyle bir başladıki biz bile şaşırdık.34'lük Koller akıllıca yaptırdığı faullerle,Çeklerin yaptığı sürekli Koller'e şişirme topu onların ayağında tuttu,belirli bir taktiği yoktu Kollere şişiriyorlardı.O da indiriyordu.Ya faul alıyordu ya indiriyordu bi kaç kere bizimkiler galip geldi.Ama Koller'in kafasının bize bela açıcağı bas bas bağırıyordu.Bizde şişiriyorduk ama bizim Koller'imiz yoktu.Saçma sapan şişirmelerle top yapmaya çalışıyoduk.Halbuki kaleye şut çektiğimiz 2 pozisyon biri Tuncay diğeri Topal ayağa paslarla kaleye gittiğimiz pozisyonlardı.Sonra Koller'in o kafası adamda ne kafa var anlamadım,güzel yere attı topu,Volkan'ın yapacağı hiç bir şey yoktu.Şansını denedi ama olmadı.Çekler 1-0 yaptı.Hala kötüydük.Ruh yoktu futbol oynamayı istemiyorduk sanki.İlk yarı başlar öndeydi,Çekler tura çıkmaya hazırlanıyordu."Şu çılgın Türkler" sahada ruh gibi dolanıyordu.2. yarı biraz dirilir gibi olduk.Yok yok olmuyordu sadece onların yarı sahasında daha çok duruyorduk.Bi şey vardı,büyü yapılmıştı sanki takıma acaip derecede kötü idiler.Neyse efenim 2. golü yediğimizde,tv başından kalktım gittim.Ama sesleri dinliyordum.Sonra bir döndüm gol oldu.Arda atmıştı.Sonra Cech'in büyük hatası geldi.Nihat'da o fırsatı değerlendirdi.Kalkıp bi su almaya gitmiştimki bi ara pas oldu baktım Nihat karşı karşıya köşeye mükemmel attı gerçekten.Turnuvanın 2 felaketi Tuncay ve Nihat golü hazırlayıp bitirdiler.Aurelio ve Volkansız oynuycaz Hırvatlara karşı.Hiç ama hiç umudum yok.Ama tanrı gösterdiki top yuvarlaktır.2-0'dan 3-2 galip geldik.Tur hayırlı olsun ama,turnuvadan sonra Terim hemen gönderilmeli.Beyni basmıyo herifin kim nerde başarısız olursa onu orda oynatıyor.Hırvatlara karşı Volkan değilde orta saha sorun olabilir.Sanırım Aurelio yerine Emre oynar.Topal-Emre ikilisi de en iyi seçenek gibi görünüyor.Hamit'de olabilir.Ama Hırvatistan maçında Hamit'i hala aynı yerde oynatırsa artık Terim'e tükürmek için Avusturyaya giderimde yarrabi şükür der.Bu arada ders veren Terim'e sormak gerekir,madem Sabriyi alıyorsun Hamit'in yerini değiştiricen be adam neden Topal-Colin Sabri-Şentürk değişikliğini aynı anda yapmıyorsun ?. Hamit'de istediği yerde oynardı.Teeerimm dersss verseneee !!!
Stat: Stade De Geneve
Hakemler: Peter Fröjdfeldt , Stefan Wittberg , Henrik Andren (İsviçre)
Türkiye: Volkan , Hamit , Emre Güngör (Dk. 61 Emre Aşık), Servet , Hakan Balta , Arda , Tuncay , Mehmet Topal (Dk. 57 Kazım), Aurelio , Semih (Dk. 46 Sabri), Nihat
Çek Cumhuriyeti: Cech , Grygera , Ujfalusi , Rozehnal , Jankulovski , Galasek , Matejovsky (Dk. 39 Jarolim), Polak , Sionko (Dk. 84 Vicek), Plasil (Dk. 78 Kadlec), Koller
Gol: Dk. 34 Koller, Dk. 62 Plasil (Çek Cumhuriyeti), Dk. 75 Arda, Dk. 88 ve 90 Nihat (Türkiye)
Sarı Kartlar: Dk. 6 Mehmet Topal, Dk. 10 Aurelio, Dk. 73 Emre Aşık (Türkiye), Dk. 76 Galasek, Dk. 90 Ujfalusi (Çek Cumhuriyeti)
Kırmızı Kart: Dk. 90 Volkan (Türkiye)
TÜRKİYE: 3 ÇEK CUMHURİYETİ: 2
Hakemler: Peter Fröjdfeldt , Stefan Wittberg , Henrik Andren (İsviçre)
Türkiye: Volkan , Hamit , Emre Güngör (Dk. 61 Emre Aşık), Servet , Hakan Balta , Arda , Tuncay , Mehmet Topal (Dk. 57 Kazım), Aurelio , Semih (Dk. 46 Sabri), Nihat
Çek Cumhuriyeti: Cech , Grygera , Ujfalusi , Rozehnal , Jankulovski , Galasek , Matejovsky (Dk. 39 Jarolim), Polak , Sionko (Dk. 84 Vicek), Plasil (Dk. 78 Kadlec), Koller
Gol: Dk. 34 Koller, Dk. 62 Plasil (Çek Cumhuriyeti), Dk. 75 Arda, Dk. 88 ve 90 Nihat (Türkiye)
Sarı Kartlar: Dk. 6 Mehmet Topal, Dk. 10 Aurelio, Dk. 73 Emre Aşık (Türkiye), Dk. 76 Galasek, Dk. 90 Ujfalusi (Çek Cumhuriyeti)
Kırmızı Kart: Dk. 90 Volkan (Türkiye)
13 Haziran 2008 Cuma
Hollanda Destanı : Hollanda 4:1Fransa
Yok artık Hollanda.İlk maçta geçen turnuvanın şampiyonuna 3 at.2.maçta yine geçen kupanın finalistine 4 at.Fransa ve İtalya'dan daha az şans tanınıyordu Hollandaya.Ama Hollanda öyle bir oynuyor ki resmen gözlerin pasını silip götürüyor.2.maçada aynı 11 ve taktikle çıktılar.Robben kenarda bekledi 1 yarı.Kazanan kadro bozulmazmı dedi acaba Van Basten.Yoksa Robben sadece bir 45 dk.oynuycak düzeydemiydi ? Kazanan kadro bozulmaz dedi heralde.Van Der Saar'ın insan olduğundan şüphe ediyorum.Formunu çok iyi koruyup,müthiş toplar çıkarıyor.İlk yarı öyle oynadıki Hollanda,Fransa kalesine bile gidemedi rakibinin.Kuyt ilk yarının tek golünü atıp 1-0 önde götürdü Hollandayı soyunma odasına.Henry nasıl daha iyi gol kaçırırım diyerek 2 kez zoru yaptı.Govoununda önemli bir topu harcaması ilginçti.Fransızlar hiç konsantre olamamış anlaşılan turnuvaya.İlk maçta Romanya karşısındada çok kötüydüler.Turnuvanın yıldızı ben olucam diyen Anelka ise hovarda.Hollanda Fransa karşısında tutuklaşmaya başlamışken,Van Basten'in müthiş iki hamlesi adeta maçı geri getirdi.Engelaar-Robben,Kuyt-Van Persie takımı yeniden canlandırdı adeta.Robben nolduğunu anlamadığmız bir pozisyonda hızlı bir atakta Persie'ye güzel bıraktı.Persie de ağlara taktı.2-0 olmuştu skor.Hollanda bir favoriyi daha eziyordu.Henry karşılık vermişti ama,1 dk sonra Robben geri dönüş yok dedi.3-1 olmuştu skor.Maç bitti bitiyor derken Sneijder iyi dönüp rakibinden kurtuldu öyle bir köşeye vurduki ölüm grubunun ölüm şutu oldu adeta.O ne vuruştur,o ne biçim bir goldür.Harika muhteşem bir goldü.4-1 bitti maç.Hollanda bir favoriyi daha çimlere gömdü.Çok severim Hollandayı,Türkiyenin alması çok zor olduğu için umarım Portakkalar alır bu kupayı,en çok da onlar hakediyor.
STAT: Stade De Suisse
HAKEM: Herbert Fandel
HAKEM: Herbert Fandel
HOLLANDA: Van der Sar, Boulahrouz, Oojer, Mathijsen, Van Bronckhorst, Van der Vaart (Bouma), Engelaar (Robben), Sneijder, De Jong, Kuyt (Van Persie), Van Nistelrooy
TEKNİK DİREKTÖR: Marco Van Basten
TEKNİK DİREKTÖR: Marco Van Basten
FRANSA: Coupet, Sagnol, Gallas, Thuram, Evra, Ribery, Makalele, Toulalan, Malouda (Gomis), Henry, Govou (Anelka)
TEKNİK DİREKTÖR: Raymond Domenech
TEKNİK DİREKTÖR: Raymond Domenech
GOLLER: Kuyt (Dk. 10), Van Persie (Dk. 59), Henry (Dk. 71), Robben (Dk. 72), Sneijder (Dk. 90+2)
SARI KARTLAR: Makelele, Ooijer
Buffon kurtardı. : İtalya 1:1 Romanya
İtalyanlar ilk maçta 3 yemişti.Kesin galibiyet parolasıyla çıktılar maça.Ama neredeyse 3 puandan oluyorlardı.Buffon'un kutsal elleri,sanki okunmuş elleri penaltıyı çıkartınca İtalyanlar Fransa maçına bıraktı şansını.Ölüm grubunda Romanyaya ilk 2 maç sonunda kim şans tanırdı ki ? Herkes hesapları Hollanda-İtalya-Fransa üzerine yapmıştı.De Rossi ve Del piero ile başladı bu kez Donadoni.Kafası yerine gelmiş ama,İtalyada iyi değildi.Hele ilk yarım saat iyi bir Romanya vardı.Şans Melekleri İtalyanın yanındaydı.1 top direkte patladı.İlk maç kapanan Romanyalılar bu sefer galibiyete aç bir kurt gibi saldırıyorlardı İtalya'ya.İtalya kapanan bir Romanya düşünüyordu.Mutu 55'de yazdı.2 dakika sonra Panucci yeter dedi.1-1 ile İtalya 1 puanda kaldı.Ölüm grubu diye ben buna derim.Hollanda garantilemiş.Fransanın 1,İtalyanın 1 Romanyanın 2 puanı var.Turnuvadan önce 2 maç sonunda böyle bir tablo çıkacağını aklınızın ucundan geçirirmiydiniz.Hollanda garantiledi.İtalya-Fransa berabere kalır.Hollanda da finalden önce İtalya veya Fransa ile karşılaşmayı istemezse yedeklerle çıkar ve kaybeder Romanya'ya.Müthiş bir hafta bizi bekliyor.Bakalım Romanya bu gruptan çıkıp tarih yazabilicekmi...
İTALYA -ROMANYA
STAT: Letzigrund (Zurich)
HAKEM: Tom Henning Ovrebo
İTALYA: Buffon, Zambrotta, Panucci, Chiellini Grosso, Perrotta (Cassano), De Rossi, Pirlo, Camoranesi (Ambrossini), Toni, Del Piero (Quagriella)
TEKNİK DİREKTÖR: Roberto Donadoni
TEKNİK DİREKTÖR: Roberto Donadoni
ROMANYA: Lobont, Contra, Rat, Goian, Tamas, Chivu, Codrea, Radoi (Dica), Nicuale, Mutu(Cocis), Petre (Niculate)
TEKNİK DİREKTÖR: Victor Piturca
TEKNİK DİREKTÖR: Victor Piturca
GOLLER: Mutu (Dk. 55), Panucci (Dk. 57)
SARI KARTLAR: De Rossi, Goian
12 Haziran 2008 Perşembe
Zafer : İsviçre 1:2 Türkiye
Çok kritik bir maçtı.İki takımda ilk maçlarını kaybetmişti.Bizi korkutan tek taraf İsviçre ev sahibi idi.Yoksa kadrolarında Frei dışında adam gibi oyuncu olanların hepsi Türk.Biraz istekli olurlar diye düşündük.Ama bizde çok kötüydük ilk yarı.Bitmek bilmeyen kabus gibi bir ilk yarı vardı.Lakin golü yemiş 1-0 yenik gidiyorduk başımızı öne eğerek soyunma odasında.Bu takımıda yenemezsek ayıp olurdu.Blick gazetesinin aptallıklarına kafamızı sokmak lazımdı.O kafayı öyle bir soktu ki Semih !. 2. yarı iyi bir Türkiye vardı.57'de Semih kafayı çaktı.Ondan sonra iyi oyun ile herkes zafere inandı.İlk yarıda kaybolan Tümer'in yerine Topal girdi.Gökdeniz'in yerine Semih.Topal yine iyiydi.Topal girince Aurelio'da daha rahat ileri çıktı.Çok pozitif bir oyun oynamaya başlamıştık yağmur altında.Azalan umutları yeşerten Arda oldu.Güzel bir kontrada topu çok iyi sürdü ve golü attı.Rakibin topuğunada çarpıp çok güzel bir yere gitti.Acı Acı koyduk İsviçrelilere,kendi evlerinde,boyunları büküktü,acaba Blick'in şu andaki menüsü ne,ben çok iyi biliyorum ama bloga bayanlarda giriyor.Servet yine bi ara sakatlandı ama,Servet bildiğimiz Servet maçı bırakmadı devam etti.Çok iyi oynadı yine,fedakar Servet defansın en iyisi idi.Yediğimiz golü ise 2 Türk'ün becerisinden yedik.Eren çok iyi geçti Volkan'ı.Hakan Yakın bomboş kaleye o pozisyonda atmasa,Blick'in menüsü olurdu.Golü attı ama 5 m'den golü kaçırdı.Yine boş kaleye,kırılma noktası derler ya,öyle bir pozisyondu o pozisyon.Semih ve Arda ile 3 puanı aldık.Çeklerle berabere kalırsak direk penaltıya gidicek maç.Kaybeden ise turnuvaya veda edicek.Hadi Çek'i bozduralım çocuklar..
Çek'i imzaladı.: Portekiz 3:1 Çek Cumhuriyeti
Gruptan ilk çıkan takım oldu.Lider olarak bitireceği kesin.Son maçını ev sahibi ile oynuyacak.Farklı galibiyet olabilir.İsviçre çok kötü çünkü.3-1 kazanarak çek'i imzaladı Portekiz.Son maç formalite gereği oynuyacak.Deco'nun performansı harikaydı.Asisti güzeldi yetmedi birde gol attı.Diğer goller Portekiz'in kanatları Quaresma ve Ronaldo'dan.Turnuvanın gol kralı adayları arasında gösterilen Ronaldo'nun ilk golü Çek'lere nasip oldu.Cech dirensede bir yere kadar.Çek Cumhuriyetinin son maçı bizle.İyi bir Türkiye Çekleri çok zorlanmadan yener düşüncesindeyim.Tek sorun ders veren hoca Fatih Terim !
10 Haziran 2008 Salı
Tamam mı diyim,devam mı ?
İlk maçtaki rezalet futboldan sonra 2.maç İsviçre ile.Fatih Terim'in bile bu takımda olması bize işkence veriyor ama,destekliyoruz yapıcak başka bir şey yok.Zaten ceketini asıcak turnuvadan sonra(İnşallah).2.maç çok kritik.Ev sahibi ile oynuyoruz.İlk maçını kaybetmiş bir ev sahibi ve ilk maçını kaybetmiş bir Türkiye.Kıran kırana bir maç olucak.Umarım galip gelen taraf Türkiye(biz) oluruz.Kazanan yoluna devam eder.Ancak kaybeden veda eder.
St.Jakob-Park/Basel
Çarşamba: 21:45
Çarşamba: 21:45
Sihirli bir deynek : İspanya 4-1 Rusya
Turnuvanın gol krallı adayları arasında varmıydı onun ismi,yoksa bu 3 gol aldatmacamı ?.Değil tabi ki de.Villa müthiş başladı.Rusya biraz zorlar dedim İspanya'yı Romanya'nın hesabı gibi kapanırlar dedim.Ama ben Villa'yı unuttum bunları düşünürken.Raul'un yokluğunda Torres'le el ele verdiler.Turnuvanında ilk hat-trick'i geldi.Bakalım duble ile mi devam edicek,yoksa bir 3'lük dahamı gelicek,tabi tek tek de devam edebilir ama,David Villa golleri burda bitirmiycek.Sakatlığı var sanıyodum ama oynamış.Sanırım sakatlık olmazsa iyi bir gol sayısına ulaşır.Ben en az 5 diyorum şimdilik.
Geliyor
Turnuvanın ilk maçında ilk kez izledim.Herkes gibi bende çok beğendim.Benim dışımda düşünen maddi olarak beni katlıyacak devlerde var tabi.Sevilla'dan Alves ve Keita'yı alan Barca onun için ilk sırada bekliyor.Ama iki tarafta görüşmeyi Euro2008 sonrasına ertelemiş.Daha doğrusu Moutinho zaman istemiş.Barca dünden razı gibi görünüyor.Bu turnuva vitrin olucak.Bazıları kendini göstericek,bazıları gelecek benim diyicek,bazılarıda ben artık bittim diyecek.Moutinho Deco'nun yerini alıcak gibi gözüküyor.Gelecek geliyor.
9 Haziran 2008 Pazartesi
Fırtına:Hollanda 3-0 İtalya
Ölüm grubunun maçları oynandı bu gün.Heleki Hollanda-İtalya maçının son 15 dk'sı var,izlemede yanında yat dedirtti.Van Brocnkhorst çok iyiydi.3.golde yaptığı hareketler çok akıllıcaydı önce Kujit'ı müthiş gördü.Sonra kafayı güzel yere yolladı.Zambrotta eşşeklik yapmasa belkide gol olmazdı o top.Sneijder ve Ruud gecenin diğer gollerini attı.Türkiyeyle atıyor kalbimiz ama favorimiz ve sevdiğimiz Hollanda.İtalya ise öyle bir 15 dk yaşadı ki,ağlanıcak bir 15 dk. idi.Önce Toni öyle bir gol kaçırdı ki evlere şenlik,sonra Grosso getirdi sağ ayağı ile vurmaz dedim sola çekti gol dedim,bir de ne göreyim o da yüzde yüzlük gol fırsatını kaçırdı.Kalecinin üstüne vurdu.O kadar yakından kalecinin üstüne nişanlaması ayrı bi vaka.Pirlo frikiğin başına geçtiğinde tamam 2-1 olur dedim,üzüldüm haliyle bir baktım yine Van Der Saar.O topu nası çıkardı öyle,inanılmazdı,harikaydı.O top belkide maçın kader topuydu.15 dk'da 3 golden oldu belkide İtalya.1 tanesini atsalar o gazla 2'yi atarlardı.Son gol ise harikaydı.Van der saar inanılmaz çeldi.Pirlo başını ellerinin arasına aldığı sıra Sneijder Van Brocnkhorst'a nefis ara pas attı.Van Brocnkhorst kaleye gitmek yerine akıllı davranarak Kujit'i gördü.O vurdu bu sefer Buffon nefis çıkardı.İtalya defansında ne kadar eşşek varsa toplanmış sanki,Kujit orta yapıcak,içerde sadece Van Brocnkhorst var.Adamı bomboş bıraktılar Van Brocnkhorst olduğu gibi bekledi kafayı çaktı sonra,maçın yıldızıyda oydu bana ve sanırım herkese göre.Fransa ve İtalya ölüm grubunda ilk maçlarında çok kötüydüler.İtalya grupta sonuncu,bakalım neler olucak,grupta işler çok karıştı ama Hollanda bu oyunuyla şampiyon olur.Taraftarların Kujit çıkarken "Champioonn,Champiooon olee olee oleee"tezhauratıda portakalları yakıştı hani,Cannavaroya ağlıyo şimdi İtalya,elden ne gelirki..Bakalım Cannavorasuz defans Fransa karşısında ne yapıcak.İtayla artık 2 maçını kazanmak zorunda.Hollandanın 1 maç kredisi var belkide.Ama yinede bu grupta hiç bir şey belli olmaz...
8 Haziran 2008 Pazar
Direkler
Dün maçı Lig Tv'de izliyordum.Maçı Melih Şendil anlatıyor.Pvh ve Rıdvan Dilmen yorumcu,Pvh hiç konuşmuyor ama söyliyeceklerinide kağıda yazıp tercüme etmesi için Melih Şendil'e veriyor.Maçın sonlarına doğru 1-0 yenik durumdayız.Melih Şendil soruyor Rıdvan'a "Hocam takımımızda kimi beğendiniz en iyisi kimdi?".Rıdvan cevabı veriyor."Direkler.En çok onları beğendim." Hafifte olsa tebessüm ediyoruz bu lafa,e boru değil 3 topları direkte patladı.Rıdvanda güldürdü bizi.Bu arada Melih Şendil'in her şuta gol diye gol olur gibi bağırması ayrı bi hava kattı ama,beynimizide tam anlamıyla .......
Ders ver Terim !
Çekler kazandıktan sonra turnuvanın ikinci maçını oynuycaktık.Ama oynayamadık.Çok kötüydük gerçekten,defalarca bu sistemde başarılı olamadığını gösteren Nihat son adam oynuyunca Fatih gördü ebesini.İngiltereyi sallayan(!) Tuncay kaval kemiğinide kullanamıyor artık.Yahu bir insan bu kadar mı becereksiz olur.Birinde kendi ayağına takıldı diğerinde vuramadı.Ardayla beraber Terimde 90 dk'da dayandı.Bundan sonraki maç Arda oynar orda.Tuncay'ın oynaması felaket olur.Volkan Ronaldo'nun frikiğini iyi çıkardı ama,gene saçma goller yedi.İlk golde defans var kardeşim sen nereye çıkıyorsun?.2. gol için bi şey yazmaya bile gerek duymuyorum.Komediydi sadece,maç Oks'den bir gün önce beni sadece dahada gerdi.Ders almayan ders veren Terim bakalım bundan sonra ne dersi vericek.Oyunculara gelince galibiyet için direnen tek kişi olarak Kazım'ı gördüm.Hamit hayal kırıklığı yarattı bende.Emre çok kötü değildi.Aurelio bildiğiniz Aurelio gene iyiydi.Sonuç olarak ilk maçı kaybettik.Bu maçtan 1 puan alsak bile çok iyi olurdu.Çünkü 2.maç ev sahibi İsviçre ile ve İsviçrede 3 puan kaybetti ilk maçında.Türkiye-İsviçre maçı final olucak.Bu arada Geneve'de 34 bin Portekizli olduğunu biliyoruz.Ama onlar Türkler'i bilmiyorlar.Artık öğrendiler.Maçtan önceki kareografi beni duygulandırdı gerçekten,burdan taraftarada helal olsun diyelim.
6 Haziran 2008 Cuma
Boston-Los Angeles Lakers 1.Maç
Serinin ilk maçı dün sabaha karşı 4'te oynandı.Güzel maç oldu hakikaten.Bir tarafta çok sevdiğim Kevin Garnett,diğer tarafta takımım LAL.Zor bir tercih olucağı için tercih yapmadım.Ama Bostondan sadece Kg'yi sevdiğim için gönlüm LAL'ın kazanmasından yanaydı.Ama olmadı serinin ilk maçını Boston 99-88 aldı.Halbuki çok rahat,çok sakin hücum ediyordu LAL.İlk yarıda Kobe çok kötüyken Fisher kendini aşıyordu.Gasol'un sayılarıda Lakersı ayakta tutuyordu.Tabi Farmar ve Vujacic'in katkılarını unutmamak lazım.Hakemler topa elini uzatan faul çaldı.Çok kötüydüler gerçekten,zevkli maçın içine sıçan unsurlardan biri hakemlerdi.Her topa faul çaldılar.Yanlış kararları çoktu,yine 2. yarı ilk yarıya nazaran daha iyi idi hakemler.İlk yarı vs beklediğimiz Kobe ve Pierce hiç bir şey yapamadı.İş Pau ve Kg'ye düştü.Kevin tecrübesini kullanıp Gasol'un üstünden çok sayı attı.İlk yarı Boston'u Kg Lakers'ı Gasol ve Fisher ayata tuttu + bench katkısı.Bence maçın en kritik pozisyonu kazma Radmanovicin ilk yarı biterken kaçırdığı üçlüktü o bomboş üçlük kaçmasa 8 sayı farkla gidicekti LAL.O 3'lük girse bugün Lakers'ın galibiyetini yazıyor olurduk.İkinci yarı Pierce ve Kobe biraz daha canlandı.Kobe bir pozisyonda hem sayı attı hem Pierce soyunma odasına gönderdi.Perkinsin müdahelesi Pierce'ı yere serdi.
Soyunma odasına gitmek için ayağa bile kalkamadı Pierce.Millet onu taşıyınca gaz salonu bir anda buz kesti.Çok korktular Pierce gidince maçında gidiceğini sandılar belkide.Cassel'in mucize sayıları Rondo'nun şansı ilk yarıda Kg'nin devasa oyunu,bu kez ne yapacaktı Boston derken,Pierce'ın sakatlığından sonra çok iyi başladılar.Sonra bir baktık Pierce tekerlikli sandalyede kim derdi 10 dk sonra Bisiklette antreman yapıcak diye ! . Sakatlandığında soyunma odasına gitmek için ayağa bile kalkamayan Pierce hoplaya zıplaya geliyordu salona,onla birlikte salonda ayağa kalkıyordu.Sonrasında 2 üçlük atıyordu.O 2 üçlük'ü Radmanovic defalarca izlesin.Pierce'ın tiyatro yeteneğinide BKM dikkate alsın.Sonuçta Kg,Allen ve Pierce'ın yüzük özlemi Boston'a ilk maçı getirdi.İlk maçı Boston'ın alıcağını düşünüyordum,doğru düşünmüşüm,ama 2.maç Boston bu kadar şanslı olmayabilir.Çemberin içinden bu kadar çok top çıkmayabilir...
Kayıp ve Kazanç
Barcelonanın 2.Ronaldinho dönemini o başlatmıştı.Tipi falanda çok benziyordu. Ronaldinho'ya.Yeteneklerini tartışmaya gerek yok.Tartışılması gereken Barcanın bu genci bu yaşta hemde 10 milyona satması.O artık Tottenham forması giyicek.Tottenham seneye sürpriz yapabilir.Her transferden taşın altından çıkıyorlar.Juande Ramos'un forsu oyuncu almaya yetiyor.Sağlam kadro kurucaklar anlaşılan.Manu,Chelsea ve Arsenal'e rakip olabilirlermi şampiyonluk yarışında ? . Kadroyu gençleştiriyorlar,sağ ve sol açıkları sağlam oldu.Lennon ve Dos Santos.Yarın Fotomaç kapaktan duyurur.Dos Santos'la Lennon birlikte oynarmı ?.Benim izlediğim Dos Santos devamlı oynarsa İngilterede adını duyurur.Gerçekten yetenekli ama,hala anlam veremiyorum böylesine geleceği parlak bir oyuncun var,dünya daha onu bu yaşında duymuş.Sen sözleşme uzatmayıp satıyorsun,üstelik 10 milyon €'ya.Del Nido'nun "Var mısın yok musun?,Son teklifim 60 Milyon €" lafını duyurmuştuk daha önce,Barca için bu transfer tam anlamıyla fiyasko,hem Dos Santos'u kaybettiler,hemde böylesine bir genci bu kadar az paraya verip zarar ettiler.Allah sonlarını hayır etmesin.Tottenham için büyük kazanç olan Dos Santos,Barca için büyük bir kayıp oldu.
5 Haziran 2008 Perşembe
Şu Çılgın Türkler
Emre transferine daha önce değiniceğimi söylemiştim.Bi kaç şey karalamak lazım onunla ilgili.Öncelikle bizim sistemde çok iş yapar Emre.Aurelio ile uyumları çok iyi Milli takımda.Yanlız bir de Madalyonun öbür yüzü var.Emre futbol olarak katkı yapıcaktır.Ama adam gibi adam olucakmıdır tartışılır bir konu.Camia'yı ikiye böldü biri diyor istiyoruz tam bizim sistemin adamı,diğeri diyor Tarikatçı ben diyorumki adamın futboluna bakalım,ha sadece bunumu diyorum adam gibi adam olsun diyorum.Biz ne kadar çok şey söylesek boş.Emre ile daha detaylı yorum yapma hakkımı mücadelesinden sonra kullanıcam.Şimdilik Emre transferinden memnun olmadığımı dile getireyim.Efendim gelelim konumuza,Emre yıllık 3.25 milyon € alıcak.Bizim tarihimizde en fazla para alan Türk o olucak heralde.Tabi Nihat gelmezse.4.5 verdik bonservisine,başkan öyle diyor yani,kendisinede her yıl 3.25 vericez.Bir Emre Alex'ten fazla almamalı(Donnie Brasco abimizin dediği gibi).Eğer bu paranın karşılığını veremezse,eğer el kol hareketi çekerse,eğer ki ahlaksız bir harekette bulunucaksa kutsal çubukluyu hiç üstüne geçirmesin Emre.Adam olup,ahlaklı olup gelicekse gelsin.Zaten evleniyormuş bu yaz.Aklını başına alır umarım.Futbolundan çok adamlığı önemli benim için,o kupayı adam olunmakla kaldırılmadığını biliyoruz.Ama her hangi bir kupanın Ahlaksız ellerde kirlenmesinide istemiyoruz.Çünkü biz Kemal'in çocuklarıyız.Umarım hal,hareket ve Futbol olarak Emre yüzümüzü güldürür.Tarihede geçti Fenerbahçeden en fazla bu kadar para alan ilk Türk diye.
Nihat ismi var bu sene,Kanoute'den çok konuşulmaya başladı.Yöneticiler onun için İspanyaya git(miş).Sağ gösterip sol vurabilirler.Büyük ihtimalle ellerinde bir sözleşmeyle dönücekler.Nihat'ın bonservisi ise Emrenin 4 katı neredeyse,tam 17 Milyon € yazarken bile ellerim titriyor.Nihat bizim sistemizde ne kadar başarılı olur bilinmez,yeni sezon hangi sistemle oynuycaz o da bilinmez,Türklerin bonservislerine bu kadar bonservis bedeli biçen bir kulüp olucağını söyleseler gülerdim,gelişiyormuyuz yoksa bu gelişenlerin sayısımı az,Mevlüt,Nihat bakalım daha neler çıkıcak.Bir Türk'ün Bonservisinede bu kadar parayı vermeye hazır olanın bir Türk kulübü olucağını duysam,yine gülerdim.Bu fiyatı Türkiyede elbette sadece Fenerbahçe verebilir.Fiyatı daha da aşşağı çekmeye çalışıyorlar sanırım.Ama Del Nido'nun Fabiano 60 milyon €'dur ulan demesinin ardından,Nihat'ın bu bedeli ne kadar yüksek tartışılır.Bakalım nolucak Fenerbahçe bi sezonda iki Türk'e 20 milyon€'nun üstünde para vericekmi,yani o kadar mal olucak Emre ve Nihat bonservisleriyle beraber.Bizde sizler gibi bekliyoruz.Turgut Özakman'a katılıp "Şu Çılgın Türkler" yada "Şu Çılgın Aziz" diyoruz.
4 Haziran 2008 Çarşamba
Fenerbahçeli Olmak..
Her maç günü eşiyle boşanma aşamasına gelmektir.
Fenerbahçeli olmak, bir ayrıcalığa sahip olmaktır ve o ayrıcalık Fenerbahçeli olmaktır.
Fenerbahçeli olmak, 1 milyon veripde aldığın pet şişe suyun içecek olduğunu kavrayan düşüncedir.
Bu sevdadır, bu bilinçle sevilir.
Bence bir bardak sudur Haziran sıcağında içilen yada tuzdur mis gibi aşımın içinde, taptaze bir vişne tanesidir çikolatalı dondurmamın üstünde, belki sıcacık bir bardak çaydır Kadıköy’ de iskele kenarındaki hasırda yada yanındaki karper peyniri veya simididir veya Kastamonu’ da dağda çevrilen bir kuzu , Antep’ in baklavası, Hatay’ ın künefesi, Balıkesir’ in höşmerimi, Beşiktaşlı Pando’ nun balkaymağı, İnegöl’ ün köftesi.
Ve arkadaşlarım bir şey fark ettim Fenerbahçelilik acıkmaya engel değilmiş.
Evet Fenerbahçeli olmak onu derinden ve her şeyden üstün tutarak yaşamaktır.
Kendi düğününden arada bir kaçıp düğün salonunun mutfağında Fenerbahçe maçını seyretmektir. Düğün hediyesimi? M. United : 0 - Fenerbahçe : 1
Fenerbahçeli olmak, bilmediğini bilmektir, öğrenmeye heves etmektir, öğretmeye gönüllü olmaktır.
Fenerbahçeli olmak, ne istediğini bilmek değil, nasıl isteyeceğini bilmektir.
Fenerbahçeli olmak, ilerde doğacak evladının “Sarı Lacivert Şampiyon Fener” çekmesini şimdiden öğrenmesi için hamileyken mabedde olmayı planlamaktır.
Eskiden yapılan sezon açılışlarında veya uzunca bir süre maça gidemedikden sonra gidilen ilk maçta çıkış tünelinde çubuklu formayı görünce gözlerinin dolmasıdır.
Aşkın kimseye değil renklere olmasıdır.
Daha lise yıllarında hafta sonu arkadaşta kalacağım diyerek birlikte Ankara’ dan İstanbul’ a maçlara kaçmaktır.
Üst düzey yabancı misyonun verdiği bir yemekte Fenerbahçe-Gaziantep maçını, yemekte arkadaşıyla cep radyosu kulaklığından dinleyip, 4. golde masadakileri devirip “Gooollll” diye dakikalarca kimseye aldırmaksızın bağırmaktır.
Kışın ayazında pazar akşamı oynanacak maça cumartesi gecesinden stada sabahlamaktır.
Sarı lacivert bir şapka, atkı, forma veya rozet taşıyan çocuk-yaşlı, zengin-fakir, sağcı-solcu ayrımı yapmadan öz kardeşiymiş gibi sevgiyle bakmaktır.
Hiçbir maddiyat beklemeden yeryüzündeki tek taraflı en büyük aşktır o.
Fenerbahçeli olmak, düğün töreninde, yüzlerce insan önünde nikah kıyılırken nikah memurunun evlenmeyi kabul ediyormusunuz sorusuna sarı lacivert duyguları içinde “Evet” diye cevap vermek ve hemen akabinde orkestraya Fenerbahçe marşını çaldırmaktır.
Kayınpederin olacak kişiyle ilk görüşmende sessiz ve stresli ortamın bir anda televizyonda beliren Rapaiç sayesinde 40 yıllık arkadaşmışsınız gibi değişip, güzelleşmesidir.
Fenerbahçeli olmak, aynı düşünceye sahip olan kişilerle duygularının paylaşmak anlamına geliyor benim için.
Bilet bulamadığın için gidemeyeceğin bir pazar günü maçını televizyonda izleyeceğinden dolayı maç saati gelinceye kadar Bayrampaşa’da oturan sevgilinle buluşmayı düşünüp Üsküdar’ a gelmesini isteyen ve vapurdan iner inmez daha hoşgeldin öpücüğü kondurmadan telefonun çalıp karşındakinin “Abi akşamki maça bilet buldum” demesi üzerine sevgilini paketleyip tekrar geldiği vapurla evine yollamaktır. Eee bir kalbe iki büyük sevgi sığmaz bazen.
çııÖÖçşıÜü8-9 yaşlarında küçük bir kız çocuğuyken bir gazetenin verdiği kağıttan “Fenerbahçeli centilmen taraftar kartına” adını soyadını yazıp fotoğrafını yapıştırmaktır.
Sen henüz 8 yaşındayken önce gözünü korkutmak için yapılan bış nezarethane gezisinden sonra Galatasaraylı olmazsan seni hapse alacağını iddia edip, çekmesinden kelepçeleri çıkaran başkomsere kollarını uzatıp “Hadi gidelim” demek ve arkaya dönerek babaya elveda anlamına gelen bir öpücük kondurmaktır. Babamın sayemde bir çilingir sofrası kazandığını yıllar sonra öğrendim.
Karımı boşarım Fenerbahçeyi boşamam deyip herkese bu kadarda olmaz dedirtmek birde üstüne kız arkadaşının gözünde bu yüzden değer kaybetmeyi göze almaktır.
Fenerbahçeli olmak, nefes almak gibi, yaşamak gibi, canım gibi…
Fenerbahçeli olmadan bu sevgi anlaşılmaz, Fenerbahçe olmadan da hayattan zevk alınmaz bilen bilir.
Hiçbir şeyi Fenerbahçesinin üzerine koyamayıp, eşinin “En çok kimi seviyorsun” sorusuna “Seni seviyorum Sarı Kanaryam” diyerek politik davranabilmektir.
Fenerbahçelilik herkesin içinde tek olabilmektir.
Ya Fenerbahçe ya ben diyen 15 yıllık cimbomlu kocana tabiî ki Fenerbahçe. Başka koca bulurum ama başka bir Fenerbahçe asla demektir.
15 yıl içinde Kadıköy’ de 2 defa Fenerbahçe-Galatasaray maçlarının evliliğinin bilmem kaçıncı yıldönümüne denk gelmesi ve kocayı bırakıp yıldönümünü esas sevgiliyle kutlamak demektir.
Bütün hayatını Fenerbahçeye göre planlamak demek.
Fenerbahçeli olmak PSV maçı sabahı, sabah ezanıyla uyanırken bir sesin kulağına 3-0 diye fısıldadığını duyup, bütün gün herkese maç 3-0 bitecek diyerek dalga konusu olup, akşam maçı izlerken 3. gölü beklemekten ilk 2 golün sevincini yaşayamamaktır.
Tuncay denildiği zaman hüngür hüngür ağlamaktır. Yaşına, başına, mekana ve kariyerine bakmadan.
Altı aylık bebişin kucağında Üsküdar’ ın göbeğinde dolaşırken 2. katta olan bir dev ekran televizyonun 4’de 1’i gözüken kısmından Sakaryaspor maçını izleyip, Luciano’nun uzatmada attığı golden sonra ufacık bebeğin korkmasına aldırmadan ve yaşından başından utanmadan tabiri caizse eşekler gibi bağırmaktır.
Fenerbahçeli olmak, ölen yavrusunun arkasından onun vasiyetini yerine getirip Fenerbahçesini izlemesidir bir babanın.
Tribünlerde kaybedilen küçücük bir yürek için açılan pankart, o babanın büyük acısını şu dizelerle paylaşmaktır.
“Haykıracak nefesim kalmasa bile,
Ellerim uzanır olduğun yere,
Gözlerim görmese ben bulurum yine,
Kalbim durmuşsa inan çarpar seninle.”
Fenerbahçeli olmak, mutfakta rakı doldururken salondaki biraderin Old Trafford’ da Boliç’in gölüyle “Gooolll” diye bağırmasını duyup heyecandan koridordaki halıya ayak parmağını yakarak kadeh bir tarafa, küllük bir tarafa 4m. Ötedeki salona kadar uçduktan sonra yerde kapı pervazına kafayı çarpıp durmaktır.
Fenerbahçeli olmak, şampiyon olunca Cumhuriyet gazetesine manşet attırmak, kırmızı Sabah logosunu sarı lacivert bastırmaktır.
Fenerbahçeli olmak, uzaydan görülmeyen ama dünya üzerindeki tek ve en büyük insanı yapıdır.
Gönül adamı olmaktır, hayattan zevk almaktır, doyumuz olmaktır, asla yetinmemektir.
Niyesini bir türlü söyleyemeden kendini adamaktır.
İnatçı olmaktır, dimdik durmaktır.
çııÖÖçşıÜüBiraz acıyı sevmektir, hergün gururla dolaşmaktır.
Durakta beklerken tezahürat bestelemektir, asfaltı lacivert, şeritleri sarı görmeyi istemektir.
Yazları stadı özlemektir, sabaha karşı gidip stadın duvarlarını sevmektir. Stadın çimenlerini yastığın altına koyup uyumaktır.
Mahalle maçlarında Gs-Bjk karmalarına karşı maç yapmaktır.
İş görüşmesinde “Galatasaraylı olmazsan işe alınmayağı” söylendiğinde, “Dinimi değiştiririm takımımı değiştirmem” diyebilmektir.
Fenerbahçe marşını söylerken gözünden yaşlar süzülmesidir.
Şampiyonluk maçını yoğun bakımda dinlemek ve başında sarı lacivert bereyle sabaha kadar hastane koridorlarında turlamak, acile gelen hastaları başında aynı bereyle muayene etmektir.
Evlenme teklifini “Benimle evlenirmisin ve Fenerbahçeli olurmusun?” diye yapmaktır.
Fenerbahçemin maçlarını seyrederken duygulanıp ağlamaktır.
Bursa 5. gölü attıkdan sonra çelıştığınız bankanın Gebze’ li genel müdürüne “Daha yiyeceksiniz” diyebilmektir.
Fenerbahçelilik sevmektir, sevilmektir. Aşktır, onurdur, gururdur.
Kızgın kumlardan serin sulara atlamaktır.
İşte öyle bir şey.
Bir Fenerbahçelinin diğer bir Fenerbahçeliyi görünce gözlerinin içinin gülmesi demek.
Ektiğin tohumların filizlenmesi, yitirdiğin bir şeyin taşınırken bulunması demek.
Güneşin ilk ışıkları, sabah kuşların cıvıltısı demek.
Yağmurdan sonra buram buram toprak kokması demek.
Sevdiğin insanın karşına çıkması demek.
Toprağın, tohumların uyanışı, düşünme, düşünülme, sevmek, sevilmek demek.
Fenerbahçeli olmak 8-9 yaşındayken ofsayt gerekçesiyle verilmeyen golümüzden sonra Trabzonun kontratağa çıkıp dakika 89’da Dobi Hasan’ın attığı golle Trabzon’a 1-0 yenilmeyi hazmedemeyip hüngür hüngür ağlamak ve o günden bu yana Trabzonu çok sevmemek demektir.
Yani renkdaşlar Fenerbahçe bazen bir hastalıktır. Dünyanın en güzel hastalığı.
Aşktır, ihtirastır.
Yaşanan elim bir kaza sonrası 5 genç Fenerbahçeli kardeşimizi kaybetmenin üzüntüsü içindeyken onları defn ettiğimizin haftası tüm aile bireyleri ve taraflı tarafsız Tuzlalılarla birlikte mabedde Kocaelispor maçını seyretmek ve o seyir sırasında orada o güzellikleri tüm Fenerbahçe taraftarlarından ve yönetiminden görmek. Tuncayımın attığı golden sonra bize koşarak “Kalbimizdesiniz” diyerek kardeşlerimiz için yaptırdığımız pankartı işaret etmesi ve bizleri o anda gözyaşlarına boğmasıdır.
Fenerbahçeli olmak, atılan golden sonra heyecandan bayılıp, saha doktorunun revire ***ürelim dediği halde “Uğur bozulur” deyip tribünden ayrılmama, tezarühatlara devam etmek, revire gitmemektir.
Fenerbahçeyi benden çok seviyorsun diyen eşinize “Evet” demektir.
Evlendiğiniz gün düğünden ara sıra kaçığ Ordoevinin televizyon salonunda maç seyretmektir. İstanbulspor:0 – Fenerbahçe:3
Stada gittiğiniz her maçta, görebildiğiniz ve stada girebildiğiniz için Allaha şükretmektir.
Maç günleri vapurda, yolda gördüğünüz herkese gülümsemek ve sevdiğinizi hissetmektir.
Maçın devre aralarında gidip çay almanızı istediği için eşinizi stada ***ürmemektir.
Hafta sonlarınızı Fenerbahçeye göre programlamaktır.
Fenerbahçeli olmak, sevgilin seni terk ettiği gün maça gidip hıçkıra hıçkıra “Fenerbahçem benim biricik sevgilim söyle senden başka kimin var benim” diye bağırmaktır.
Fenerbahçeli olmak, hastaneye kaldırıldığında “Aman oğluma haber vermeyin, bugün maça gidecek” demektir. Oğlu öğrenip gelince “ Ben çok iyiyim, hadi dön İstanbul’ a maça git” demektir. Oğlanın maça yetişemeyip Adapazarı gişeleri yakınında radyoda maçı dinlerken babasına en içten teşekkürüdür.
çııÖÖçşıÜüHangi birini saysam…
Odanın perdelerinin bir parçasını sarı, diğer parçasını lacivert yapmaktır.
Ablanı istemeye geldiklerinde annen baban verecekken odaya girip “Enişte Bey Fenerbahçeli değilse ablamı vermem” demek.
İç çamaşırına kadar Fenerium ürünleri giymek, kredi kartı olarak Fenerbahçe logolu ve takımımıza pay veren kartları kullanmak.
Maçın 20. dakikasında ensesinde patlatan meşaleden dolayı saha içine ambulansa alınıp “2 derece yanık var hastaneye gitmen gerek” diyen doktora gülüp, maç bittikten sonra hastaneye gitmektir.
Fenerbahçeli olmak evlenme teklifini stad manzaralı Boce restaurantta almaktır.
Ev ararken ya boğazı ya Şükrü Saraçoğlu’ nu görsün demektir.
19 Temmuz 2003 tarihinde evlenebilmek için Kadıköy evlendirme dairesindeki memurlara yalvarmak, zar zor gün alabilmektir. 19.07
Her ülkeye, şehre gidişte Fenerbahçe logolu ürünler giymek göğsünü gere gere dolaşmaktır.
Şampiyon olunca Marmara denizini sarı lacivert görme hayalleri kurmaktır.
3-2’lik Bordo maçı sonrası şuurunu kaybedip, dolaba kafa atmak, dolabın üstüne yıkılmasına sebep olmak ve soluğu acilde almaktır.
Fenerbahçeli olmak, Boliç’in attığı golle kazandığımız Mancester maçından sonra sabaha kadar uyumayıp, sabah bütün İngiliz gazetelerini toplamaktır. Bunu bende yaptım.
Fenerbahçeli olmak, daha Türkiye’ ye kesin dönüşü belli olmadan, hala İngiltere’ de çalışırken kombinesini almaktır.
Fenerbahçeli olmak, her sezon başında cimbomlu arkadaşlarınla 2 maç 6 puanına gönül rahatlığıyla iddiaya girmektir.
Dünden çok yarından az sevebilmektir.
Hiçbir zaman hiçbir koşulda eziklik hissetmemektir.
Evlenme teklifini stada pankart açarak yapabilmektir.
Ha birde nikah masasına 19.07 tarihinde oturup, 19.07 saatinde evet demektir.
4-3’lük Fenerbahçe maçını setretmek için sınav günü okuldan kaçıp yazılıdan 0 almaktır.
Eşine seni Fenerbahçe kadar çok seviyorum dediğinde ondan asla vazgeçmeyeceğini anlayıp sana teşekkür etmesidir.
12 yaşındaki bir çocuğun Bursa’ daki evinden gizlice kaçıp mabeddeki maçı seyretmesi ve dönüş yolculuğunda annesine telefon açıp babası duymadan anahtarları kapının önündeki ayakkabıların içine koymasını söylemesidir.
15 sene önceki gündüz maçlarına akşamdan gidip o sağuk havaya rağmen 3-5 arkadaşıyla Fenerbahçe sevgisinden bahsederken, ısınırken sabahlamasıdır.
88-89sezonunda mabedde maç seyrederken babamın repliklerini tekrarlayıp topu arkadakine at demem sonucunda topun arkadaki oyuncuya gelmesi ve geldiği gibi filelere gitmesi, golden sonra oyuncuların bana doğru koşup, tellerin ardından sarılması karşısında babama dönüp, “Beni her maça getir babacım bundan sonra Fenerbahçemin bana ihtiyacı var” demektir.
4-3’lük Gs maçında 4. golü atınca sevinçten zıplarken başımın kapının üst tarafına vurup yarılması, o gece hastanede 12 dikiş atılmasıdır.
Her akşam yatırmadan önce oğlunu kucağına alıp omuz omuza yapmak sarı lacivert şampiyon Fener diye salon yatak odası arasında apatmandakileri kızdıra kızdıra uyutmaktır.
Fenerbahçeli olmak askerde içtimada hazır oldayken Galatasaraya 5. gölü attıkdan sonra 5’ledik diye bağırmaktır.
Olimpiyat Stadındaki Gs-Rize maçında Rize gol attıkça sevinmektir ama maç 5-0 olduktan sonra ya 6-0 olursa dite korkmaktır.
6-0 sadece bizimdir, kimse bizden başka Galatasarayı 6-0 yenemez.
Zaman zaman hayatında en çok sevdiklerini sıralarken hep Fenerbahçenin adını büyük bir gururla en önce düşünüp, söylemektir.
çııÖÖçşıÜü4 yaşındaki oğlunla mabede gidip 3’lü çekmek,
4 yaşındaki oğlunla Feneriuma gidip aynı tişörtü alıp giymek ve sokakta birlikte yürümek, daha da önemlisi koşullar ne olursa olsun sevdanın ne olduğunu görmektir.
Eşine Fenerbahçeli olmasaydın seninle evlenmezdim diyebilmektir.
Sezonun son maçına denk gelmesi nedeniyle düğününde bir çok kimsenin yanında almamasına ve gelmeyenler yüzünden oldukça maddi zarar uğrumasına rağmen, Galatasarayın Trabzondan yediği gollere karşılık Samsuna atılan golleri duydukça daha bir çoşkuyla oynamak, göbek atmaktır. Maç sonuçları Gs:4 – Ts: 0, Samsun:1 – Fenerbahçe : 3 idi.
Trafikte saçma sapan hareketler yapan arabanın şöförüne söylenmeye başladıktan sonra plakasının 34-FB olduğunu fark edince yanından gülümseyerek selam verip geçmektir.
Fenerbahçeli olmak maç günü formamı giyememişsem, kötü bir sonuç alırsak kendimi suçlu hissetmektir.
18 Eylül 1985 gecesi 3-2’ lik Bordo maçını dinleyebilmek için acemi birliğindeki koğuştan kaçıp nöbetçi subaya yakalanmak ve o anda rahmetli Hüseyin Çakıroğlu 3. golü atınca hep beraber garnizonu inletmektir.
Evlenmeden önce eşine benim için önce Fenerbahçem sonra sen gelirsin bunu bilki ilerde sorun çıkmasın demek ve bugün eşi ve oğluyla her maç maraton üste yerini almaktır.
Sevgililer gününde eşine mesaj atarken sevgisini ifade edebilmek için “Seni Fenerbahçem kadar çok seviyorum” yazmaktır.
Ekmeği tuza banıp banıp yer gibi, geceleri ateşler içinde uyanarak musluğa dayayıp ağzını su içer gibi bir şeydir.
Aşkın kanunu yeniden yazmaktır.
Motorları maviliklere sürmektir.
Fenerbahçe dayanışmanın diğer adıdır.
Sevgiyi paylaştıka çoğaltmaktır.
Bütün kirlerin ortasında tertemiz kalabilmektir.
Leyla olmaktır, Mecnun olmaktır, Kerem olmaktır, Aslı olmaktır.
Sahada, salonda, tribünde, yollarda yapılanlarla her seferinde yeni bir şiir yazmaktır.
Bugün Fenerbahçe için ne yaptın sorusunu kendine sormayı şiar edinmektir.
İlk görüşte aşktır, taammüden sevmektir.
Olmadığında yeri doldurulamayacak olandır.
Her şeyden vazgeçtiğin anda bile seni hayat bağlayandır.
Cesaret, akıl, bilgi ve sevginin gücüyle yarını bugünden kurmak ve ona tarih adını vermektir.
Say say bitmez çünkü…
Fenerbahçeli olmak, bütün güzel şeyleri sonsuza kadar yeniden üretmek ve çoğaltmaktır.
Fenerbahçeli olmak, yaşamaktır.
Fenerbahçeli olmak Beşiktaş semtinde 24 daireli apartmanda oturup Fenerbahçe bayrağını balkona asmaktır.
Fenerbahçeli olmak Ankara’ da oturduğun için her hafta maça giden İstanbullu kardeşlerini kıskanmaktır.
Sabahtan beri fenerliste yağan mesajları okurken her birinde gözlerinin dolmasıdır.
Yenildiğimiz maçlardan sonra dahi sarı lacivert kravatıyla işe gitmaktir.
Bilet bulamayınca takımını izlemek için maçı Ankaragüçlü taraftarların yanında izlemektir.
Fenerbahçeli olmak, Fenerbahçeli olmaktır, başka bir şeye benzemez.
Daha 5 yaşında Golden cikletlerinden çıkan Fenerbahçeli futbolcu resimlerini hazine gibi saklamak. Altmı üstmü oyununda kazanıp koleksiyonu genişletmek.
Çeyrek asır sonra New York sokaklarında dünyadaki tüm radyoları çekeceği iddaa edilen bir radyo satın alıp sabahın erken saatlarinde kulağa dayayarak Vanspor maçını dinlemek, 3-0’ı takiben gelen şampiyonluğun hazzının sabahın soğuğunu, nasılda sıcağa çevirdiğine şaşmamak.
çııÖÖçşıÜüYaşantıların nerelerden nerelere taşınabildiğine bakmak için geriye dönüldüğünde yanınızdan hiç ayırmadığınız hazinelerinizin başında Fenerbahçe sevgisinin hep var olduğunu görmenizin beyninizde endorfin salgılasını tetiklediğini bilmek.
40 yıllık dostluğun yaşadıkça süreceğini bilmek.
Her maç sonrası bağırmaktan başının ağrıyacağını bilmek, buna rağmen hiç susmamak. Sonraki 3 gün başın ağrısada olsun deyip, değer diyebilmek.
Galatasaraylı kız arkadaşını lacivert restauranta ***ürüp, evlenme teklifi etmektir. Güzel bir akşam yemeğinin ardından gül yapraklarıyla kaplı bir tepsi üzerinde çubuklu forma, onun üstünde 50 yıllık bir şarap, 2 kadeh ve yanında tek taş yüzükle birlikte ya bunların hepsini al yada hiçbirini diyebilmektir. Eşimin yüz ifadesini hiç unutmayacağım.
Fenerbahçeli olmak, devamlı maç seyrettiğin barda 6-0’lık maçı bar sahibiyle izlerken 6. golde bar sahibinin koşarak orayı terk etmesini izlemektir.
Adımın Fenerbahçeli futbolcu Can Bartu’dan gelmesinden dolayı bunu her zaman her yerde anlatmaktır. Ailemdeki tüm erkek çocuklarına o sene Gs’ye gol atan futbolcu isimlerini koymaktır. Bizim ailede 67’den beri adet böyle.
Deplasman dönüşü evlenme teklifini kabul edip döner dönmez ilerde çocuklarına anlatabilmek için Fenerbahçe müzesinde yüzükleri takmaktır.
Her mabede girişimde bana bu Fenerbahçe aşkını miras bırakan 51 senesinde kaybettiğimiz büyükbabamı anıp “Keşke yanımda olsaydıda şu stadı bir görebilseydi” diyerek gözler dolu dolu yutkunmaktır.
Fenerbahçeli olmak, Fenerliste bugünü görüpde gözleri dolmaktır.
Önce yazdığım mesajın konusunda Fenerbahçenin “F”sini küçük yazdığımı fark edip üzülmektir.
Fenerbahçeli olmak, yaşamasına sevmektir.
Özlediğin oğlunu Fenerbahçe forması içinde hayal edip üzüntünü hafifletmektir.
Fenerbahçe olmak, her şeydir.
Gözlerim doldu yazılan mesajlardan, artık yazamıyorum. Kazık kadar adam ağlayacak yoksa. Okuyanın notu; Okuyanda okuyamıyor ağlamaktan.
Fenerbahçeli olmak evdeki okey taşlarının kırmızı rengini tinerle soldurup sarı lacivertte boyamaktır.
Sunulmuş en büyük armağındır, her zaman her yerde en büyük olmaktır.
Karizma sahibi olmaktır ama Fenerbahçe için karizmayı askıya asmaktır.
Lefter Küçükandonyadis, Selçuk Yula, Aykut Kocaman, Rıdvan Dilmen, Tuncay Şanlı gibi yaşıyan efsanelere sahip olmaktır.
Dünyadaki en değer verdiğin insanın başına gelebilecek bir kaza, ölüm yada ölüm döşeğinde olabileceği bir günde Fenerbahçenin maçına denk gelme ihtimalinden korkmak. Bu kötü ihtimalin gerçekleşmesi halinde ne yapacağını önceden bilmek ve bir an içinde olsa insanlığından şüphe etmektir.
Hayatının en mutlu gününü 6 Kasım 2002 olarak hatırlamaktır. Şimdilik…
Futbolu sevmektir Fenerbahçeli olmak.
Rüştü’yle karşı karşıya kalmak, Volkan’la topu yumruklamak, Luciano’nun göğsüne konmak, Servet’le birlikte hava topuna çıkmak, Önder’le yerden pas vermek, Serkan’la pire gibi koçmak, Ümit’in belden çalımlarına yardım etmek, Mahmut Hanefi’nin kafasına şaplak atmak, Marco Aurelio gibi topu yumuşatmak, Selçuk’un ayağıyla uzun top atmak, Appiah’ı sırtında taşımak, Alex’in duran toplarıyla dünyayı dolaşmak, Mehmet Yozgatlı’nın ortalarının kuryesi, Tuncay’ın diriplinglerini bekçisi, Anelka’nın fuleleri, Semih’in sabırsızlığı ve yedek kulübesinin sevincinin ortağı Fenerbahçeli olmak.
Dünyanın en kolay anlaşılabilen, en anlaşılmaz duygusu.
Çubuklu forma içindeki yüreklerin tekliği, birliği.
Aşk nedir sorusunun farklı versiyonu yani.
Bin tane cevabı olan hiçbirisi tek gerçek olamayan. Tarifsiz uzun uzadıya.
Fenerbahçeli olmak nedir?
Fenerbahçeli olmayı tarif etmeye çalışmak, aşkı tarif etmeye benzer. Nasılki aşık olmayı aşık olmamış birine tarif etmek imkansızdır, Fenerbahçeli olmayana açıklamsı imkansız olan ama bütün Fenerbahçelilerin hissettiği bir şeydir.
Her gün babasına onu Fenerbahçeli yetiştirdiği için şükretmektir.
Fenerbahçeli olmak aşktır.
Hayatı boyunca aşık olmak ve ona göre yaşamaktır.
Not:Yazıyı ben yazmadım,Fenerlist'in eski bir yazısı,Feryal Pere'nin ağzından dinleyince insana huzur veriyor...
Misilleme ?
Galatasaray Önder Turacıyı transfer et(miş).Başkan Moscovaya gitti dedi.Önder Galatasarayla anlaştım dedi.Qtm(Kolpa Türk Medyası) da misilleme dedi.Yahu ne misillemesi.Önder Turacıyı alarak mı Emreye misilleme yaptı Galatasaray ? Amacım Önderi küçümsemek değil ama son 2 sezon inanılmaz düşüş var.Bu sezon Gökhan'a kaptırdı zaten formayı,hele bu sezonki bir İnter maçı var tek isabetli pası Alexin kafasınaydı ondada Julio Cesar insanüstü uçmuştu.O maç kullandığı her top kötüydü.Kendiside farkında olucak ki bi ara orta açmayıp pas yapıyordu sürekli.100.yılda Kerim vardı.İlk 10 hafta falanda Kerim oynamıştı.Sonra Ankaraspor maçında tecrübesliğini konuşturdu(!) Kerim.O maç 2-0 öndeyken Kerim'in iki hatasıyla 2-2 olmuştu.Neyse efendim,ben hala o dönemlerin Önderin niye kazığa çekildiğini anlamıyordum.O maçtan sonra Kerim Önder'in Gökhan'a olduğu gibi Önder'e kaptırdı formayı.Bu seneki gibi değildi,yine yapıyordu bi şeyler.Defans olarak kuvvetli ama,bir bekin sürekli ileriye destek vermesi gerekir.Koşup geri gelmezi zamanında iyi orta yapması gerekir.Önder sadece defans yapıyordu.Galasaray Önderi alırsa amacı futbolcu almak olmaz bence.Önder son 2 sezon naptı ki Galatasaray onu alsın.Belkide onlarda Önder'i alarak misilleme yapmaya çalışırlar.Ha belki defansın ortasında oynasa daha iyi olurdu Önder ama olmadı işte.Sağda bu sene çok kötüydü.Bana göre bu sene takımın zayıf halkasıydı.Zico varsa ben yokum dedi.Aslında bakarsak Ziconun ne kadar haklı olduğunu görürüz Önderi çekip Gökhan'ı oynatma adaletini Kezman-Semih'te niye göstermedi Zico bu da tartışılır.Şans vermişti Zico,ama aynen başkanın dediği gibi kullanamayan Önder oldu.Alsın alsın Galatasaray.Galatasaray ya da başka bir takım.Nereye giderse gitsin yine de teşekkür ederiz Önder'e ha üzülmem ama kulübeye demirlemiş ve ışık görmediğim adamın gitmesine,ha bir de Galatasaray Alabiliyorsa birde Aurelio'yu alsın..
Mourinhonun Eli...
Mourinho'nun eli değdiği yeri güzelleştiriyor.Chelseade 2 şampiyonluk yaşadı.Cl'de sürekli finalin kapısından döndü,o karizmatik adam şu anda İnter'de.Ayrılma ihtimali olan İbra Mourinho geldi kesin burdayım,dedi.Adriano ta Brezilyalardan Mourinhonun gelmesine sevindi.E eli boş gelirmi Mourinho.İnteri biraz daha güzelleştiricek anlaşılan,herkes Drogbayla beraber geliceğini sanıyordu,kim bilir belki 1-2 haftaya imza atar Drogba.Essien ve Lampard.İşte bu ikili kritik ikili.Lampard daha önce ayrılmak istiyorum demişti.Essien Mourinho'nun gitmesinden rahatsız olan tayfaya katılmıştı.Essien ve Lampard %85 imzalar.İnterde kaç şampiyonluk yaşar acaba.Essien Lampardla birlikte acayip güçlenicekler.Ama peşlerini bırakmayan Roma var.Seneye olası bi kupa finalinde hiç şans tanımıyorum Roma'ya.Kuzey'in çocuklarının en büyük şansı Mourinho olucak.Gollerden sonra golü kendisi atmış gibi sevinmesi,Kop'u susturması,diyologları,karizması ve herşeyiyle o artık İnter'de..Bakalım Mourinho'nun İntere değen eli İntere neler kazandırıcak.
3 Haziran 2008 Salı
Bu şehir girdap gülüm
Bu şehir girdap gülüm
Girdapta mehtap gülüm
Feleğin bir suyu var
Su değil kezzap gülüm
Yezidin harcı zulüm
Yiğidin burcu ölüm
Feleğe dayandım gülüm
Öldümde uyandım gülüm...
Girdapta mehtap gülüm
Feleğin bir suyu var
Su değil kezzap gülüm
Yezidin harcı zulüm
Yiğidin burcu ölüm
Feleğe dayandım gülüm
Öldümde uyandım gülüm...
Saçma Transfer Politikası
Bi onun ismi geçmemişti Fenerbahçe için.Sonunda onunda ismi geçti.Bu basın biz Fenerbahçe taraftarlarına inat yapıyor bunları sanırım.Aragones'in için yöneticilerimizin Madrid'e gittiğini duydum.Ntv söyledi.Boş haber değil yani,neden böyle saçma transferlere yöneliyor Yönetim anlam veremiyorum.Burak Yılmaz vakası var hala,ki canımı çok sıkıyor.Rauşu kullanmayan adamın futbol bilgisine tüküreyim en başta,70 yaşına gelmiş adamın Avrupanın yükselen güneşinde işi nedir? Böyle bir hocanın burda işi yoktur.Bu yaştan sonra Aragones gitsin torunlarıyla uğraşsın.Bize uzak allaha yakın olsun.Bu transfer gerçekleşmez umarım,moralimiz tam düzeliyoken Fatih Terim haberleri çıkıyor.Sonrasın Luis Aragones.Yahu Başkanın B planı bu ise istemiyoruz.Zico'dan biraz soğsakta A planı olan Zicoyu B planına tercih ediyoruz.Çünkü B planındaki isimler(Terim,Aragones)beni hiç kesmedi açıkçası.İkiside bu takıma yanaşmaz.Zaten Terim haberi hem bizden hem Terim'in ağzından yalanlandı.Ama Fatih Maltaylı'nın ortaya attığı iddaa'da boş değil,onunla ilgili bir post daha atıcağım buraya,transfer konusundaki tek memnuniyetim başkanın söylediği 3 isim.3 isim olmazsa Kanoute'yi alıcakmışız.Yani Kanoutenin daha iyileriyle de görüşülüyor sanırım.Hani ben Kanoute'ye dünden razıyım ama beni tek sevindiren açıklama oydu.Emre Belözoğlu konusunda ise şimdilik yorum yapmamakla yetiniyorum.Ben istemezdim Emre'yi,yönetim getirdi ama bundan sonra bizim yapabiliceğimiz hiç bir şey yok.Umarım başarılı olur Emre,ama başarıdan önce Adam olur inşallah.!
Trabzonspor Atakta
Gökhan Ünal'ı da aldı Trabzonspor.Piyasada ne kadar topçu varsa takıma topluyorlar,uyum sürecini çabuk atlatırlarsa iyi takım olurlar.Gerçi topladıkları isimler çok güç katıcak Trabzon'a.Gökhan Ünal bunlardan biri..Bana göre en sağlam transferleri Selçuk İnan.İki ön libero transfer ettiler.Oftaşlı Giray'ı aldılar.Keza Bursaspordan Egemenide aldılar.Ön liberoda Colman ve Selçuk oynuycak büyük ihtimalle.Burak Yılmaz'ı askıya almışlar.Çok da iyi yapmışlar.Ersun Yılmaz takıma akıllı ve yerinde transferler yaptırmayı başardı.Bu sezonda bu transferlerle ilk 4'e giremezlerse,işte o zaman Sardi Şener'in işi çok zor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)